Formunuz yerinde yine. Nasıl beceriyorsunuz bu işi?
Şeyda Coşkun ne derse onu yiyorum, neyi yasaklarsa onu yemiyorum.
Yasaklar neler?
Sakız çiğnemek yasak, soda yasak...
Allah Allah, onlar neden yasak? Sakızın ne zararı varmış!
Tatlandırıcı var içinde, kan şekerini yükseltiyor. Tatlı yemiş gibi hissediyorsun ama ondan sonra üç katı acıkıyorsun. Maden suyu soda da yasak.
Yok artık! Maden suyunun günahı ne olabilir ki?
Tuzlu su içiyor gibi oluyormuşum. O da ödem yapıyor. Zaten ben konserden konsere paso ya uçaktayım ya da karayolu, deniz yolu, Allah ne verdiyse. Sürekli ödem halindeyim.
Ne yiyorsunuz peki?
Protein yiyince çok kilo veriyorum. Herkesin deli kilo verdiği bir kefir günü var. Bende ters tepti o. Ben o diyetle kilo aldım. Kafa da ters bünye de yani. DNA’m bozuk herhalde. Ana babanın ilk çocuk biraz hatalı olmuş, sonradan toparlamışlar.
Geçen yıl 45 kiloya düştünüz. O nasıl bir kilo bu boydaki birine? Çocuk kilosu resmen!
Şu anda 55 kiloyum ve normalim. Ben bir de 45 kiloya düştüğümü inkar ediyordum. Hastalık böyle bir şey işte. Şimdi 3 kilo almalık pay bırakmak istiyorum. Çünkü bazen sahneden inince ekip dönüş yolunda yemeğe oturuyor, onlar mideleri için yaşıyorlar zaten. Bir giriyorlar fast food’cuya, benim de gözüm dönüyor bazen. O payı onun için bırakmak istiyorum.
Şu anda çok iyi görünüyorsunuz...
Arkadan gör. Rezalet.
Arkadan da baktım az önce valla. Her kadın her kadına bakar. Ben kötü bir şey göremedim! Gayet iyisiniz...
Kalçam içi boşalmış balon gibi. Geçen sene 45 kiloyken de öyleydi. Hatta Bodrum’da selülit diye yapıştırdılar, o selülit değil deri boşalmasıydı. Sarktım yani. Ama o kadar umurumda değil ki. Gelin abi çekin dedim, zaten çekilmişi Google’da var. Kendimi kalıplara soka soka hasta ettim. Sağlıkla ilgili tokadı bir kere yedikten sonra insan “Gel burnumun içine kadar çek hocam” diyor. Selülitim de var, sivilcem de var, cildim de bozuk.
“Beni mahveden her şeyi bıraktım” dediniz. Sizi ne mahveder?
İlişkilerimde hem kendimi hem karşımdakini mahvetmişimdir.
Aşk için kaç kere mahvoldunuz mesela?
Gerçek anlamda bir kere aşık oldum. O yüzden bir kere mahvolmuşumdur ama genel anlamda ilişkiyi mahvetmekte üstüme yok. Birini seviyorum, ölene kadar onunla olacakmışım gibi geliyor. Sonra birden yok oluyorum, çıldırıyorum. Bir aya bin yıllık şey sığdırıyorum.
Tüm duygularınızı en tepede yaşadığınız için mi böyle oluyor?
En tepede ama ‘overdose’ diye bir şey var. Gına getiriyorum insanlara. İlişkilerde hızlandırılmış kurs gibiyim. Ama aşık olmaya başladığımdan beri ilk defa bir yıldır yapayalnızım. Sosyalleşmiyorum, flörtleşmiyorum.
Öyle hayat geçiyor mu?
Geçiyor çünkü istemiyorum. Bir kendimi tanıyayım artık yani. Beraber olduğum kişinin kabına boşalıp da o şekli almak istemiyorum artık, 31 yaşındayım.
Sizin ilişkileriniz nasıl başlıyor?
Birini beğenirim mesela, benden haberi olmaz. Ben bir şekilde onun hayatına girer, allem edip kalem edip aşık ederim kendime. Bu da ciddi bir mesai gerektiriyor. Onun geçmişini, hobilerini, gezdiği yeri öğrenmek, mizah anlayışını öğrenmek… Epey ön çalışma yapıyorum ben. Hedefi belirle, hedefe yürü, görevi başarıyla tamamla… E, valla çok yorucu. Yoruldum artık. Böyle bir hayat yok. Ondan sonra bitap düşmüş bir kadın oluyor işte benim gibi.
Aşkta seçilen değil, hep seçen oluyorsunuz yani?
Seçiyorum ama karşı tarafa sanki o beni seçmiş gibi hissettiriyorum. Benim aşk anlayışım hastalıklı. Karşımdakini de hasta ediyorum. Bunu kendime itiraf edebilmem yıllarımı aldı. Çok güzel başlasa da hastalıklı bir şeye çevireceğimi bildiğimden uzak duruyorum artık.
Nasıl bir erkekle asla olmaz?
Kendi ayakları üstünde durmayanla olmaz. Maddi anlamda demiyorum. Her türlü işi yapabilir ama o işin en iyisini yapmak için çabalıyor olması lazım. Kadına sırt dayayan erkeklerden tiksiniyorum. Bugüne kadar hep çok sevdim çok da sevildim. Öyle bir şey yaşamadım ama etrafımda çok görüyorum bu tip ilişkileri.