Türkiye... 'Garip' ölümler ülkesi! Bu ölümlerden biri de Türkiye edebiyatının önemli temsilcilerinden biri olan Orhan Veli Kanık'ı da aramızdan götürdüğünde henüz 36 yaşındaydı. 10 Kasım 1950 gecesinde Ankara'da yol çalışması için kazılmış bir çukura düşen genç şair, ayağından yaralanarak başını hafifçe çarptı. Ancak bunun geçirdiği son kaza olacağından habersizdi. İstanbul'a döndükten sonra 14 Kasım 1950 tarihinde arkadaşının evinde rahatsızlandı. Hastaneye kaldırılan Kanık'ın beyin damarlarında çatlama olduğunu fark edemeyen doktorlar, alkol zehirlenmesi teşhisi koyarak tedavisini de bu yönde yaptı. Ancak Kanık, geçirdiği beyin kanaması sonucu aynı gece hayatını kaybetti.
GARİP AKIMI
Orhan Veli, kendine has bir şiir tarzı oluşturdu. Melih Cevdet Anday ve Oktay Rıfat ile birlikte yeni bir akım oluşturarak adına da Garip akımı dediler. Hece ve aruz ölçüsünü reddeden şair Orhan Veli, konuşma dilini şiire yaklaştırdı. Mecaz, teşbih, mübalağa gibi terimleri gereksiz bulduğunu açıkladı ve şiirlerinde kullanmadı. Kendine yeni bir alan oluşturan Orhan Veli, eserlerini bu alanda kendine has tarzıyla yazdı. 1941 yılında arkadaşlarıyla birlikte çıkardıkları Garip isimli şiir kitabında da kendine has tarzdaki şiirleri yayınlandı. Garip akımı, Türkiye edebiyatında şiire yeni bir boyut kazandırmış, yeni bir alan oluşturmuş ve kapı aralamış oldu.
KISA YAŞAMA BÜYÜK ESERLER
Orhan Veli, bir şair olmanın ötesinde üretken bir sanatçıydı da aynı zamanda. Öğretmen yardımcılığı, Milli Eğitim Bakanlığı'nda tercümanlık gibi önemli görevlerde bulunmuştu. 36 yıllık kısa ömrüne sadece şiiri değil, hikaye, deneme, makale ve çevirilerden oluşan çok sayıda eser sığdırmıştı. Lise hayatında girdiği tiyatronun ardından çok sayıda oyunu Türkçeye çevirmesiyle de biliniyor. Varlık Dergisi'nde de şiirleri yayınlanan Orhan Veli, o dönemde şu sözcüklerle tanıtılıyordu; "Varlık’ın şiir kadrosu yeni ve kuvvetli genç imzalarla zenginleşmektedir. Aşağıda dört şiirini okuyacağınız Orhan Veli, şimdiye kadar yazılarını neşretmemiş olmasına rağmen olgun bir sanat sahibidir. Gelecek sayılarımızda onun ve arkadaşları Oktay Rifat, Melih Cevdet ve Mehmet Ali Sel’in şiirimize getirdikleri yeni havayı daha iyi belirtecektir."
YAPRAK DERGİSİ
Orhan Veli, 1948 yılında her biri edebiyat dünyasının önemli ismi olan arkadaşları Bedri Rahmi Eyüpoğlu, Abidin Dino, Necati Cumalı, Sebahattin Eyüpoğlu, Oktay Rıfat, Melih Cevdet Anday ile birlikte yeni bir dergi çıkarmaya karar verdiler. Adına 'Yaprak' dedikleri yeni dergi, 15 günde bir yayınlanıyor, edebi eserler içeriyordu. Derginin hem sahipliğini hem de yazı işleri müdürlüğünü yürüten Orhan Veli, mali problemlerle de baş etmek zorunda kaldı. Dergiyi ayakta tutabilmek için paltosunu ve Abidin Dino'nun tablolarını sattığı bile biliniyor. İlk sayısında Cahit Sıtkı Tarancı, Sait Faik Abasıyanık, Fazıl Hüsnü Dağlarca, Cahit Külebi gibi önemli isimlerin eserlerinin basıldığı Yaprak, 28 sayı boyunca yayın hayatına devam etti. Orhan Veli, bu dergiyle birlikte fikir yazıları da kaleme aldı. Oktay Rıfat ve Melih Cevdet ile birlikte Nazım Hikmet'in hapishaneden çıkarılması için üç günlük açlık grevi yaptılar. Orhan Veli'nin 14 Kasım 1950'de hayata veda etmesinin ardından arkadaşları derginin son sayısını 'Son Yaprak' adıyla yayınladılar.
TANPINAR'IN SON İZLENİMİ
Ankara'da yol çalışması için kazılan bir çukurun içine düşmesi Orhan Veli için yolun sonuydu. Çukura düşmesinden 4 gün sonra İstanbul'da rahatsızlanan Orhan Veli, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'nde tedaviye alındı ancak beyin damarlarında çatlak olduğu anlaşılmadı. Lisedeki edebiyat hocası Ahmet Hamdi Tanpınar, Orhan Veli'yi hastanede ziyaretinin ardından şu cümleleri kurmuştu; "Daha orta mektebin birinci sınıfında talebem olan Orhan’ı Cerrahpaşa Hastanesi’nde son defa oksijen çadırının altında yarı çıplak, güçlükle nefes alır ve o kadar güzel hayallerin yakaladığı dünyamızı yalnız akı görünen gözlerinden boşanırken gördüğüm günü hiçbir zaman unutamam. Şiirimize tatlı anlaşmazlığı ve lezzeti getiren zeka, kendisi olmaktan çıkmıştı."
GÜN OLUR...
Şairin önemli şiirlerinden biri de Gün Olur... İnsanda özgürlük duyguları uyandıran şiir, daha sonra Zülfü Livaneli tarafından da seslendirildi. Bugün hala Livaneli'nin en çok sevilen şarkılarından biri olan Gün Olur, şu dizelerle hafızalarımızda yer edinmeye devam ediyor: "Gün olur alır başımı giderim/ Denizden yeni çıkmış ağların kokusunda/ Şu ada senin bu ada benim/ Yelkovan kuşlarının peşi sıra/ Dünyalar vardır düşünemezsiniz/ Çiçekler gürültüyle açar/ Gürültüyle çıkar duman topraktan/ Hele martılar, hele martılar/ Her bir tüylerinde ayrı telaş!/ Gün olur başıma kadar mavi/ Gün olur başıma kadar güneş/ Gün olur deli gibi..."