Anadolu’nun Türkçe’yi en yalın, açık ve anlaşılır bir şekilde kullanan şair Aşık Veysel Şatıroğlu, 25 Ekim 1894 tarihinde Sivas’ın Şarkışla ilçesinde doğdu. Dün 123’üncü doğum günü olan Aşık Veysel, şiirleri ve türküleriyle insanlığın bilincine sevgiyi, saygıyı ve hoşgörüyü kattı. Şarkışla’nın küçük bir köyünde acılarla dolu bir hayat yaşayan Veysel, içindeki umudu kaybetmemesiyle herkese örnek oldu. Küçük yaşta geçirdiği hastalık nedeniyle bir gözünü kaybeden Veysel, daha sonra geçirdiği bir kaza sonucu diğer gözünü de kaybetti. Ama gönül gözü hep açık oldu. Eşlerinden yana şansı hiç olmadı. Ne zaman bir birliktelik kursa sonunda kendini sazıyla yapayalnız buldu. Herkes onun etrafı göremediğini sanıyordu ama Veysel herkesten iyi görüyordu, her şeyi…
SAZLA TANIŞMASI
Verysel, küçük yaşta her iki gözünü kaybetmiş olması nedeniyle, yalnız başına gezememeye başlar. O günleri Veysel şu sözlerle anlatır: “Çiçeğe yatmadan evvel anam güzel bir entari dikmişti. Onu giyerek beni çok seven Muhsine kadına göstermeye gitmiştim. O gün çamurlu bir gündü, eve dönerken ayağım kayarak düştüm. Bir daha kalkamadım.” Bu duruma, Veysel’e kendini oylayacak bir şey vermekle son vermek isteyen babası, kendisine bir bağlama alır. Henüz 10 yaşındayken eline bağlamayı alan Veysel, bir daha bırakmaz. Aşıklık geleneğine göre büyüyen sanatçı, hep çalıp hem söyleyecek, Anadolu’yu sazıyla karış karış gezerek, bugün hala dillerde unutulmadan söylenen eserlerin altına imzasını atacaktır.
İLK EVLİLİK
Veysel ilk evliliğini henüz 25 yaşındayken yapar. Akrabası olan Esma ile hayatını birleştiren Veysel’in, Esma’dan iki çocuğu olur. Bu esnada Veysel, ardı ardına hem annesini hem de babasını kaybeder. Karanlıklar içindeki dünyası, Veysel için her ne kadar daha da kararmış görünse de, içinde yitmek bilmeyen bir sevgi vardır. Bu sevgiyi şiirlerinden görmek mümkün. Doğaya, toprağa, hayata ve insanlığa olan sevgisini şiirlerinde çok net bir şekilde görebiliyoruz. Annesi ve babasının ölümünü henüz atlatamadan eşi Esma’nın da kendisini ve o dönem altı aylık çocuğunu da bırakıp gitrmesiyle, bir başına kalır. Kucağında çocupuyla gezmek zorunda kalan Veysel, sazından ve sözünden vazgeçmez.
ASKERE GİDEMEMENİN ACISI
Seferberlik ilan edilmesiyle birlikte yaşadığı köydeki, kardeşi Ali dahil herkes askere alınır. Veysel de askere gitmöek istiyordur ancak iki gözü de görmeyen birinin askere alınması imkansızdır. Veysel bu dönemde yaşadığı hüznü, kendini ifade etme aracı olan sazıyla ve şu dizelerle anlatır: “Ne yazık ki bana olmadı kısmet / Düşmanı denize dökerken millet / Felek kırdı kolumu vermedi nöbet / Kılıç vurmak için düşman başınaa / İsterdim hayatta düşmanla savaş / Milletime kurban olaydı bu baş / Nasip değil imiş şehitlik kardaş / İmanım niyetim buna kafidir.”
KÖY ENSTİTÜLERİNDE DERS
Pir Sultan, Kul Nesimi, Erzurumlu Emrah gibi önemli isirlerin şiirlerini sazıyla seslendiren Veysel, o dönem Anadolu’nun önemli eğitim kurumu olan Köy Enstitülerinde de bağlama dersleri verdi.
TOPRAĞA SEVGİ
Veysel, zorluklarla dolu bir hayat geçirmiş. İki evliliği de eşlerinin kendisini terketmesiyle sonlanmış. Ancak tüm bunlar Veysel’in içindeki sevginin bitmesi için yeterli olmamış. Özellikle toprağa olan sevgisini şiirlerinde dile getiren Veysel, en sevilen şiirlerinden birinde de bu sevgisini son derece açık ve anlaşılır bir dille ifade etmiştir: “Dost dost diye nicesine sarıldım / Benim sadıkyarim kara topraktır / Beyhude dolandım boşa yoruldum / Benim sadık yarim kara topraktır / Nice güzellere bağlandım kaldım / Ne bir vefa gördüm ne fayda buldum / Her türlü isteğim topraktan aldım / Benim sadık yarim kara topraktır.”
Her insanın en büyük korkularından biridir unutulmak… Yaşadığı zorluklara rağmen iyi bir insan olmaktan bir an vazgeçmeyen, yüreğinden sevgiyi eksik etmeyen Veysel de unutulmamak dileğini en güzel şiirlerinden biri olan ‘Dostlar Beni Hatırlasın’ ile dile getirmiş. Aşık Veysel, bu toprakların yetiştirdiği yüce gönüllü özel bir sanatçı. 21 Mart 1973’te aramızdan ayrılmasına karşın, fikirleriyle, şiirleriyle, yeşerttiği umutlarıyla hala aramızda. Doğumunun 123’üncü yıl dönümünde hem bu yazıyla hem de en güzel şiiriyle kendisini anlamış olalım. İyi ki bu topraklarda doğdun Aşık Veysel; “Ben giderim adeım kalır / Dostlar beni hatırlasın / Düğün olur bayram gelir / Dostlar beni hatırlasın / Can kafeste durmaz uçar / Dünya bir han konan göçer / Ay dolanır yıllar geçer / Dostlar beni hatırlasın / Can bedenden ayrılacak / Tütmez baca yanmaz ocak / Selam olsun kucak kucak / Dostlar beni hatırlasın.”