Salı Sohbetleri’nin bu haftaki konuğu Uluslararası Antalya Üniversitesi’nin Rektörü Prof. Dr. İsmail Yüksek oldu. Yüksek, merak edilen tüm soruları yanıtladı.
ÇARESİZLİKTEN OKUDUK
-Antalyalılar daha sizi tanımıyor. Bu nedenle özgeçmişinizden söz eder misiniz?
İlkokulu Trabzon Çaykara’da okudum. Orası dağlık bir bölgedir. O bölgenin insanı çok okuyor. Çünkü başka bir çaresi yok. Ya okuyacaksınız ya da Almanya’ya işçi olarak gideceksiniz. Bizim babalarımız Almanya’ya, İsviçre’ye işçi olarak gitti. İkinci nesil okuyacak. Okumazsa arazi kısıtlı, zaten bölünmüş. Ayı vurma yasağı var. Mısır yapıyorsunuz, gece ayı topluyor, gündüz siz. Dolayısı ile o bölgenin insanının başka çaresi yok. Yoksa biz çok zekiyiz, çok başarılıyız diye bir şey yok Biraz da çaresizlikten. Benim köyümde 5 rektör, 3 vali, 17 kaymakam var, general var. İlkokulda bu şartlarda okudum. Ortaokulu ise ilçede okudum. Oraya da gidip, gelmek çok zor. 6 kilometre uzaklıkta. Babam Beykoz’da bir inşaata başladı, bizi oraya götürdü. İstanbul’a geldik ama altı yok, üstü yok, suyu yok, perdesi yok, elektriği yok. Beykoz’da güç şartlarda yaşadık. Ama insanı bu şartlar pişiriyor. Öğrencilik yıllarında elektrik tesisatı yapmışız, su tesisatı yapmışız, duvar kâğıdı, korniş işi yapmışız. Kapalıçarşı’da işportada çalışmışız. Bu hayatta size önemli şeyler kazandırıyor. Derken lise, liseden sonra üniversite zamanı. Normalde benim 3 tercihim var biri Orta Doğu Teknik Üniversitesi Makine Mühendisliği, ikincisi Yıldız Teknik Üniversitesi Makine, üçüncüsü ise İstanbul Teknik Üniversitesi Makine. Neden İTÜ’yü yazmıyorsun, o Yıldız Teknik’in üstünde diye bizi yönlendirecek bir büyüğümüz yok. Sadece Yıldız’ı yazma sebebimiz bu, ODTÜ’de dayım okuyor, Yıldız’da da bizim alt komşumuz Süleyman abi var Yıldız Teknik’te polis onunla birlikte giderim diye. Tabii ihtilal oldu, şimdi gençler bilmiyor biz 2 yıl inzibat ile jandarma ile okuduk. Derse sizinle birlikte girer, alır götürür sizi kimse bir şey diyemez. 12 Eylül oldu Yıldız’dan sonra master yapmaya başladım. Bir yıl İtalya’ya, İtalya Hükümeti’nin verdiği burs ile gittim. Daha sonra doktora bittikten sonra Japonya Hükümeti’nin verdiği bir burs ile Japonya’ya gittim. Japonya’da aslında daha uzun süre kalmayı planlıyordum ama anne burada, hasta biraz… Düşündük taşındık, ailecek gitmiştik. Uzatsak anne gelemez. Mecburen döndük. Daha sonra Yıldız Teknik’te bir süre idari görevlerde bulunduk. Dekan yardımcılığı, daha sonra Japonya tecrübesinden dolayı Mekatronik Mühendisliği kurduk, orada dekan oldum. Daha sonra seçim oldu. Trabzonlu bir arkadaşım vardı, dedi ki “Sen aday olur musun?” 2 sene önce profesör olmuşum, ben de kabul ettim.
YILDIZ İLK 5’E GİRDİ
Türkiye’de üniversitelerdeki seçim atmosferi maalesef çok kötü. İnsanlar hep birbirini kötülemek üzerinde. Biz bir değişiklik yaptık, dekan benim rektör ise benim abim pozisyonunda. Farklı görüşlerdeyiz ama sonuç olarak devletin işini yapıyoruz. Birbirimizle bir kavgamız yok. Normalde Yıldız’da 3 ya da 4. Olmayı beklerken, genç ekibin beni desteklemesi ile 2. oldum. Dönemin Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül uygun gördü ve beni atadı. Arkasından bizi çağırdı köşke. Bizim kendimize göre kriterlerimiz var, sen ne yapacaksın İsmail diye bana sordu. Ben de o zaman Yıldız’da eğitim öğretimde şunu yapacağım, fizikse alt yapı çok kötü onu yapacağım diye konuştuktan sonra, Teknopark kurulmuş ama 10 senedir bir şey yapılmamıştı. Vakıfla üniversite kavgalı. Bir sürü olay. Ben de Sayın. Gül’e dedim ki “Teknopark’ı bitireceğim”. Gül ise, “İsmail Bey, bu çok iddialı bir şey. Başladım dersin, bir bina yaparım dersin ama bitireceğim demek fazla iddialı değil mi” dedi. Ama Allah utandırmadı 4 sene içinde bitirdim. Yıldız’daki serüvenimde somut olarak söylenecek en önemli şey biz Yıldız’ı aldığımızda girişimci üniversite endeksi ile ortaya çıkmıştı, ilk olma hedefiyle, 27’nci sıradaydı 2009’da, sonradan ilk 10’da tuttuk. Bu da çok önemliydi, ilk onda kalmak. Devlet üniversitelerinde ilk 5’e girdik.
ÜNİVERSİTELERİMİZ KÖTÜ DEĞİL
Çok konuşulan başka bir konuda neden dünya üniversitelerinde ilk 500’de biz yokuz konusu. Aslında bizim ilk 500’de olmamamız bizim üniversitelerimizin kötü olması değil, o 500 kriterlerine göre üniversitelerimizin çalışmaması. Yani Türkiye’de üniversitelerimiz Ar-Ge anlayışı son 20 yılda gelişti. Ben 80’de yayın yaparken benim hocam İngiltere’den gelmişti, yayın işlerine çok önem veriyordu, onunla birlikte yayın yaptık. Ondan sonra 90’lı yılların başında bize dediler, doçent olabilmeniz için yayınınızın olması lazım. Ondan sonra biz yayını biraz da unvan için yazmaya başladık.
HERKESLE AYNI MESAFEDEYİM - Dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e verdiğiniz sözü tutarak Yıldız Teknik Üniversitesi’ni ilk 5’e getirmişsiniz. Ne oldu da görev sürenizin bitmesine bir ay kala sizi görevden aldılar? Devletimiz çok önemli bir dönemden geçiyor. Ben olaya şöyle bakıyorum. Benim vatanımla, milletimle, ülke sevgimle ilgili hiçbir problemim yok. İçim çok rahat. Hainlerle herkesin olduğundan çok daha az ilişkim oldu. Ben üniversitede her kesimle iyiydim. Her kuruma aynı mesafede olan biriyim. 2012 seçiminde yüzde 90 ile göreve gelmiş biriyim. Baktığınızda bu oyu nasıl aldım, herkesle konuştum, herkesin saygısını kazandım, herkesin derdini dinledim. Yapabileceğim bir konuya evet yapacağım, yapamayacağım bir konuya da hayır yapamayacağım dedim. İkincisi ise, kimsenin özlük hakları ile oynamadım. Ama ülkenin geldiği durumda kimin kimi neye göre şikayet edeceği, kendini korumak için başkasını şikayet ettiği bir döneme geldi. Ben şunu şöyle açıklıyorum, benim bir çile çekmem gerekiyormuş. Bazı gelişmeler sonrası başarılı olan insanlar ya küstürülüyor ya da yurt dışına beyin göçü dediğimiz olaya zorlanıyor. Ben bu süreci şöyle atlatmaya çalıştım. Ben inançlı bir insanım. Kendime dedim ki, bir sabredeceğim, iki ben kendimden eminim. Ayrıca sosyal bir insanım. İşim gereği çok fazla insanla muhatap oluyorum. Bu nedenle çok kişi ile muhatap olunca yanlış kişilerle de muhatap oluyorsunuz. Bir rektör düşünün genç Türkiye Zirvesi diye bir zirve yaptık. Bir rektör düşünün işi gücü yok tutacak Türkiye’nin her üniversitesinden bir sürü genci İstanbul’a getirecek, onlara sponsor bulacak, bu çocukları ücretsiz getirecek. Bu organizasyonla 1800-2000 öğrenciyi İstanbul’a getireceğiz, devlet erkanı ile bir araya getireceğiz. Her toplantıya 5 bakan gelmiş, hepsi sabah akşam konuşuyor. Yurt dışından da bir sürü çocuk getireceksiniz, paneller yapacaksınız. Buradaki amacımız üniversite öğrencileri ile hem devlet erkanını, hem de büyük şirketleri tanıştırmak. Bir de üniversitelerdeki algıyı değiştirmek. Türkiye’de böyle bir üniversite algısı var. Üniversite eylem yapar, başbakanı taşlar. Çünkü hep onlar gösterilir. Bizim de amacımız şuydu, bunlar üniversitelerdeki öğrencilerin yüzde biri, geri kalan çocuklar böyle değil. İşte esas olan 2500 tane çocuk gelir salona bakanını dinler, enteresan bir şey söyleyeyim size, o salonlarda bakana direkt soru sorma başlattı. Onu da Nihat Zeybekçi başlattı. İlk toplantıya geldi, dedi ki Nihat Bey, “Gençler ben i-pad’ten soru almak istemiyorum, direkt mikrofon alıp soru sorun” dedi. Daha sonra bize kendisi dedi ki, “Beni akşam paneline alın, ben gençlerle 12’ye kadar kalayım” FAZLA ÇALIŞIRSANIZ GÖZE BATARSINIZ Türkiye’de bir başka sıkıntı ise; biraz fazla çalışırsanız, biraz fazla göze batabilirsiniz. Ben bunları devre dışı bırakıyorum. Benim bir olay yaşamam gerekiyordu. Zaten daha sonradan bu durum da aydınlatıldı. Benim için bir örgüte üye falan da demediler zaten. Dedikleri şey şuydu. Bana denilen şey, zamanında iki hoca almışsın ve usulsüzlük olmuş. Orada dikkat çeken durum Fatih Üniversitesi’nden gelmiş olmaları. Ne zaman alınmışlar, 2010’da. O dönemde böyle durumlar var mı? Peki bu hocalar şu anda tutuklu mu? Tabii ki değil. Devletin kurumlarında görevlerini icra etmekteler. Burada bir yanlış anlaşılma var, bu anlaşılmada büyütüldü, bir durumlar oldu ve biz görevimizden ayrıldık. Biz de bunu düşünüyoruz, devlette bunu gördü ve bize dedi ki, tamam senin için haksız bir durum oldu, bak burada da bir sıkıntı var buraya ile ilgilen, bir tecrüben var, bizim orada bir hocaya ihtiyacımız var dediler, o üniversiteyi bir dünya üniversitesi yapmak istiyoruz dediler. Ben de dedim ki biz yurdumuzun her yerinde çalışırız dedik ve kabul ettik. CUMHURBAŞKANIMIZ İLGİLENİYOR - Cumhurbaşkanı tarafından Antalya’ya gönderildiğinizi konuşuluyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile bir tanışıyor musunuz? Zaten devletin hiçbir kurumunda benimle ilgili bir sıkıntı yok ayrıca Sayın Cumhurbaşkanımız bizzat burası ile ilgileniyor. Şahsi bir tanışıklığımız elbette var. Ben kendisine fahri doktora verdim, üniversitemde 3 kez ağırladım. Eşi Emine Hanımefendi’yi 3 kere üniversitemde misafir ettim. TIP FAKÜLTESİNDE KARARLIYIZ - Sağlık turizminin gelişmesi adına tıp fakültesi açmayı hedeflediğinizi söylemiştiniz. Bu konudaki proje hangi aşamadadır? Tıp fakültesi ve sağlık turizmine katkı konularını bir kere kesinlikle yapacağız. Neden yapacağız? Buranın, standart bir Akdeniz Tıp, Çapa Tıp gibi bir tıp fakültesinden ziyade uluslararası öğrenci çekecek bir proje hedefliyoruz. Biz mesela tıp fakültesinde 60 öğrenci okutacağız, para almayacağız. Türkiye’nin ve dünyanın en iyi gençlerini okutalım istiyoruz. Son dönemin en güncel konularını olduğu bir fakülte hedefliyoruz. Genetik araştırma merkezi, estetik, nakil gibi karaciğer, kalp aklınıza gelebilecek tüm nakillerin yapılacağı bir yer hedefliyoruz. Bizim farkımız vakıf olacağımız için şimdi gidin devletin en iyi hastanesine bakın, imkanların özele göre çok eksik olduğunu fark edeceksiniz. Biz de o iyi hocaları alalım, onlardan destek alalım, ekonomik olarak bağımsız olalım, yani devlete bağlı olmayalım. Bir de aslında bu işi 5 yıllık proje. Ama tıp fakültesi ilk etapta inşallah hemen kuracağız, yıl başına kadar biz Lara’yı açabiliriz. YÖK’e müracaatımızı yapıyoruz, bu sene değil ama önümüzdeki sene biz fakülteyi açacağız. Kayıtur’un olduğu bina yüzde 99 bitti sayılır. HEM TATİL, HEM TEDAVİ -Genelde devlet hastaneleri eğitim araştırma hastaneleri olur ama poliklinik hizmeti de verir? Sizin projeniz ne şekilde olacak? Biz biraz daha standarttın farkında bir proje düşünüyoruz. Burada mesela Ömer Özkan var, Ömer Özkan ne yapar nakil yapar, onu kimler bilir, dünya bilir. Biz de veya Orta Doğu’dan birçok kişi gelsin hem tatil yapsın, hem de tedavi olsun. Eleman yetiştirirken de uluslararası kalitede hoca getireceğiz ki, onlarla beraber yetiştirdiğimiz çocuklarda bu işin sürekliliğini getirsin. ŞEHRİN STRETEJİSİ OLMALI Antalya’da bir başka düşündüğümüz bir projede bir çalıştay yapmak var. Burada ANSİAD, MÜSİAD gibi diğer gruplarla da görüşüyorum. Biz burada bir kümelenme projesi gerçekleştirelim. Basını da, diğer grupları da dahil edelim. 100 kişilik bir ekip ile Antalya’nın eksi yönleri ne, artı yönleri ne konuşalım. Valilik’te geçenlerde bir toplantı oldu. Fuarlar, geziler konuşuldu. Ama bizim günü birlik bir durumumuz yok. Haydi Ruslarla kavga ettik ne olacak? Şehrin bir stratejisi olmalı. Bu stratejiyi belirlemek için bir proje hazırlıyoruz. Devlette bu projenin yüzde 50’sini karşılıyor. ANTALYA’YI BİRLİKTE PAZARLAYALIM STK’lar, şirketler, güçlerimizi birleştirelim ve hep beraber dijital ortamda mı bu işi pazarlayacağız? O zaman birlikte yapalım, yani Lara’daki bir oteli değil Antalya’yı pazarlayalım. Yani eksikleri varsa görsellerle bunu destekleyelim. Turist yüzmek için geliyorsa ona Antalya’nın tarihi yerlerini de gösterelim. Akdeniz Üniversitesi’ndeki Teknopark’ta bir şirket var, 3 boyutlu gözlükleri çıkacak. Mesela gelen turiste onu takalım, havalimanından Belek’teki oteline gelene kadar Kaleiçi’ni görsün ve desin ki ben gelecek sene de iki gün Kaleiçi’nde kalayım. Biz şimdi bu projeyi oluşturuyoruz. İnşallah Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı kümelenme projesini açtığında başlayacağız. Biz sağlık turizmi mi yapacağız? Antalya’yı eğitim üssü mü yapacağız? Sanayide mesela fuar turizmine mi yöneleceğiz? Bunlara karar vereceğiz. Zaten marka olan şehirde marka olmanızı anlatan özelliklerini anlatacağız. YURTDIŞINDA GERÇEĞİ ANLATMALIYIZ - O zaman siz bir taraftan sağlık turizmini, diğer taraftan da eğitim turizmini yakalamak istiyorsunuz? Eğitimde çok farklı projelerimiz var. Mesela Türkiye’nin şöyle çok büyük bir sorunu var, mesela siz yurt dışına gidiyorsunuz, sizin vatandaşınız Alman meclisinde sizin savaş verdiğiniz bir terör örgütüne üye. Bu çocuk hayatta Türkiye’ye gelmiş mi? Bu kadar Türkiye’ye neden düşman olmuş? Onu birileri işliyor. O zaman bunun için bir şeyler yapmanız gerekir. O insanlara doğruyu anlatmalısınız. Hollanda’dan öğrenci ve hoca getirmek için bir proje var. Gitti arkadaşlarımız, hocaların neredeyse hepsi ülkemize karşı ön yargılı. Hayatta ülkemizi görmemişler, hepsi ön yargılı. Orada yaşanmaz, Türkiye’de demokrasi yok. Bizim bu algıyı yıkmamız lazım. Ben bu hocaların tamamını buraya davet edeceğim. Gel senin tatilini de ben karşılayacağım. TUBİTAK böyle bir proje yapmıştı, 101 bilim adamını ülkemize 3 gün getirmişti. Geldiler, ben de bilim kurulundaydım. Panelde konuşmacıyım. Bir konuşmacı çıktı ve Türkiye’deki üniversitelerle ilgili bir konuşma yaptı. Amerika’da ünlü bir prof adamın anlattığı şeylerin hiçbiri Türkiye’de yok. 30 sene önceki Türkiye’si. Bugün Ardahan’daki ya da doğudaki üniversitelere gittim. Hiçbiri öyle değil. Şimdi Muş’a gidin, fiziksel alt yapı olarak Amerika’daki çoğu üniversiteden iyi. Çıktım dedim, ya hocam sizin anlattığınız Türkiye 30 sene öncesinde kaldı. Bizim üniversitelerimizde artık çoğu üniversiteden iyi. Almanya’nın telekomundan çok daha iyiyiz şu anda. Ama bizim insanımız ülkemizi metrosu olmayan, köprü yapamayan, alt yapı yapamayan şeklinde biliyor. Bu durumda bizim kabahatimiz yok mu? Elbette var, biz o insanları buraya getirmiyoruz. HALK ÜNİVERSİTELERDEN UZAK - Antalya’da tek uluslararası üniversite sizsiniz, bu bağlamda marka şehir hem de marka üniversite olmak için bir de kentle bütünleşmek için yapacağınız projeleriniz var mı? Halk üniversitelerden uzak. Tel örgüyle bağlı, içerisinde neyin olduğu bilinmeyen, eylemlerin olduğu yerler gibi algılanıyor. Biz onu İstanbul’da yıkmak için Esenler Belediyesi ile birlikte organizasyonlar yaptık. Birincisi esnaf üniversitesi projesi. Tüm esnafı eğitimden geçirdik. Şoförlere iletişim eğitimi, nezaket eğitimi verdik. 500 tesnafı getirdik üniversiteye kantinlerde oturttuk, amfilere oturdu, cübbe giydi, sertifika aldı. Ardından anne üniversitesi yaptık. Anne üniversitesinin diploma törenine Emine Erdoğan hanımefendi geldi, kendisi çok beğendi, çünkü nine de var, genç kız da var, mini eteklisi de var, çarşaflısı da var. Bir aylık bir eğitimdi. Emine Erdoğan Hanımefendi bu durumu çok beğenince Melih Gökçek ile paylaşmış, Melih Bey de Gazi Üniversitesi’nin rektörünü aramış, rektör bey beni aradı biz programı onlarla paylaştık. MUHTARLAR KILCAL DAMARLAR Biz bu projeleri toplumla bir araya gelmek için yaptık. Mesela burada bir planım var, cumhurbaşkanımızın yaptığı belki de en güzel projelerden biri muhtarlar projesi. Muhtarlar devletin en kılcal damarları. Bizler de valilikle, STK’larla konuşalım. Muhtarlıklar sonuçta insanla en çok temas eden kurum. Onların hepsine bir 40 saatlik iletişim eğitimi verelim. BU EKİPLE OLUR -Birçok projeniz var ema bir de ekip oluşturmaya çalışıyorsunuz. Teklif ettiğinizde Uluslararası Antalya Üniversitesi’ne algıdan dolayı gelmek istemeyen oluyor mu? Şu anda hedeflediğim kadroyu kurmak içi çalışmalarım devam ediyor. Çünkü iş ekiple olur. Ben Yıldız’da bir şey yaptıysam ekibim ile yaptım. 5 kişilik bir ekibim vardı. İyi yöneticiler getirip, bir ekip oluşturulmalı. Çok yanlış insanlarla da çalıştık, bunu zamanla fark ediyoruz. Maalesef bizim ülkenin de böyle bir durumu var. YÖK’TEN ONAY ALDIK Tıp Fakültesi dışında yeni fakülteler de açmayı düşünüyor musunuz? Bizim bugün YÖK’ten gastronomi ve mutfak Sanatları bölümümüz için onay geçti. Bu sene oraya öğrenci alabileceğiz. Makine mühendisliği için müracaat etmiştik ama Türkiye’deki makine mühendisliği bölümleri doluluk oranında yüzde 80’in altında olduğu için bir şartla izin veriliyor. 2 yıl boyunca alacağın tüm öğrencileri ücretsiz okutma şartı. Biz okuturuz dedik. En çok talep gören 10 MYO açılması için başvuruda bulunduk. O da izin verildi. Sağlık ile ilgili tutulan 10 bölüm açacağız. Ülke ihtiyacına göre. Öncelikle tıp arkasından sağlık MYO’su açalım ekip hep birlikte çalışsın. YETER Kİ SAMİMİYET OLSUN Gastronomiye öncelik vermeniz turizm kenti Antalya’ya bir hizmet mi? Bizim turizm fakültemiz var, burada turizm bölümümüz var. Başka ne olabilir diye düşündük Gastronomi olabilir. Mutfak sanatları üzerine uzman bir eğitim açmak istedik. Uluslararası hocalar getirme hedefindeyiz. Yine ilahiyat fakültesi le ilgili bir düşüncemiz var. Türkiye’de İlahiyat Fakülteleri çok sıkıntılı. Bizim amacımız yetiştireceğimiz öğrenci 30-40 tolsun, İngilizce bilsin, Almanca bilsin zaten Arapça biliyor olması gerek ve dinimizi doğru dürüst öğretsin. Ülkemiz aleyhine çalışmasın. Bunlar için de ekip lazım. Ben şunu diyorum bugüne kadar ben çok iş yaptım, 1500 öğrenciyi Kızılay ile birlikte Çanakkale’ye götürdüm. Türkiye’nin her tarafında aynı anda kan verme kampanyasını gerçekleştirdik. Bir günde 5 bin ünite kan topladık. Eğer sizin niyetiniz iyi olur, projenizi de niçin nasıl yaptığınızı bilirseniz, devletin, STK’ların hepsinden destek almanız mümkün. Bir kapı açılıyor ve hiç beklemediğiniz kişiler de bir anda size yardım etmeye başlıyor. Yeter ki niyet ve samimiyet iyi olsun. Biz burada da Kızılay’la görüştük, belki 18 Mart’ta 2500 ünite kan toplayalım diyoruz, belki 19 Mayıs’ta yapabiliriz. REKOR KIRALIM İSTİYORUM Akdeniz Üniversitesi, biz, ANSİAD’la görüşüyorum. Her yere kan ünitelerini kuracağız, bir günde 2500 kan toplayalım ve Türkiye rekorunu kıralım. Yıldız’da biz bunu yaptık 1800’de kaldık. Şimdi üniversitemizde butik açtık mesela, ihtiyaç sahibi çocuklar için. İlk olarak tekstilcilerden bir şeyler alalım, ihtiyaç sahiplerine verelim derken baktım iş büyüdü Ercan Bey var Kızılay’da dedik bir yer açalım mağazalar açmaya başladık. Ayda 5 ürün alma hakkı var. Bu kampanya öyle büyüdü ki, depo doldu biz de Karaköy’de açtık. Ardahan’da açtık. Burası 20’inci oldu. Evet bizim öğrencilerin çok ihtiyacı yok ama hedefim liseleri çağırmak, müdürlerine söyleyip ihtiyacı olan çocukların, öğrencileri rencide etmeden ihtiyaçlarını gidersin. 20 üniversitede hiçbir kıyafet sıkıntısı yok.
ÖNCELİĞİMİZ ÜNİVERSİTE - Üniversitenizin şu maddi durumu nedir? Projeleriniz için maddi desteği ihtiyacınız var mı? Hastane ve tıp fakültesi çok ciddi bir para gerektiren bir yatırım. Bunla ilgili düşüncelerimiz var, zaman içerisinde sizlerle de paylaşırız. Ama sonuçta bizim bir mütevelli heyetimiz var, bu ekipte de şehrin önemli insanları var. Bizim üniversitemizin geçmişinde çok büyük sıkıntılar var. Ama şimdi bir potansiyel var, ekonomik güç var bunu hayra çevirebiliriz. Kendi bölgesi var, arsası var, oteli var. Gerçi 20 sene sonra kazandırılacak ama… Ben o konuda işin dışındayım tabi ancak o kadar büyütülecek bir mevzu yok. Mesela ben de Teknopark’ta bir anlaşma yapıyorum, diyorum sen bu inşaatı yap arkadaş, yarısını sen kullan, yarısını ben kullanayım gibi projeler yaptım. Bu üniversite için de sözleşmeyi yapanlar 20 sene karşılığında bir otel yapıyor. Bunun yasal prosedürü şöyle, bu otel kaç para, şu kadar. 20 yıl sonra bu otel vakfa devredilecek. Bunun karşısında şöyle bir anlaşma yapmışlar, otel 20 yıl sonra bize geçiyor. Tabii 20 yıl çok uzun bir süre, bize neler yapacak bize bina ve meslek yüksek okulu yapacak. Bunu da yüklenici firma yapacak, üniversiteye hediye edecek. Şu anda da zaten uygulama oteli olarak kullanılıyor. Peki orada bir okul olur mu derseniz, bence olmaz. Yaşam alanı değil, şehre uzak bir yer. Çocuk orada nerede kalacak? Hayatını nasıl geçirecek? 8 ay orada durulmaz. Mesela Bahçeşehir… Bahçeşehir de kampüs kurdu kimse ilgi göstermedi, Beşiktaş’a geldi tıklım tıklım doldu. Işık Üniversitesi Şile’de kampüs kurdu ama kimse gitmiyor. Dolayısıyla şehrin dışında MYO olması iyi bir düşünce değildir. Biz de arkadaşlara dedik, orada yapacağınız binayı gelin bizim kampüse yapın dedik, ayrıca bize 18 milyon dolarda bağış yapmışlar bunların makbuzları, her şeyleri biz de mevcut. Yap işlet devret ile. Bunu sorgulayabilirsiniz evet daha iyi bir şekilde verilebilir miydi, belki verilebilirdi. O zamanki şartlar böyle değildi. Daha kötüye de verilebilirdi. Bizim artık yapacağımız iş bu durumu üniversitenin lehine nasıl dönüştürebiliriz? Şimdi bir arkadaşlarla da konuşuyoruz, kafamızda farklı projelerde var. Hızlandırma niyetinde alternatifler düşünüyoruz. Arkada 140 dönüm bir yer var, buraya sağlık turizmi düşünüyoruz. HEP BİRLİKTE ÇALIŞALIM Antalya size beklentilerini iletti. Peki sizin Antalya’dan beklentileriniz nelerdir? Ben şuana kadar STK’larla, devlet erkanı ile çok iyi bir iletişim içindeyim. OSB’nin toplantısındaydım Ali Bahar ile çok güzel iletişimiz var. Ön yargılı olmadan yaklaşalım. Gelin bir üniversitemizi görün, hep birlikte çalışalım.
HERKESLE AYNI MESAFEDEYİM - Dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e verdiğiniz sözü tutarak Yıldız Teknik Üniversitesi’ni ilk 5’e getirmişsiniz. Ne oldu da görev sürenizin bitmesine bir ay kala sizi görevden aldılar? Devletimiz çok önemli bir dönemden geçiyor. Ben olaya şöyle bakıyorum. Benim vatanımla, milletimle, ülke sevgimle ilgili hiçbir problemim yok. İçim çok rahat. Hainlerle herkesin olduğundan çok daha az ilişkim oldu. Ben üniversitede her kesimle iyiydim. Her kuruma aynı mesafede olan biriyim. 2012 seçiminde yüzde 90 ile göreve gelmiş biriyim. Baktığınızda bu oyu nasıl aldım, herkesle konuştum, herkesin saygısını kazandım, herkesin derdini dinledim. Yapabileceğim bir konuya evet yapacağım, yapamayacağım bir konuya da hayır yapamayacağım dedim. İkincisi ise, kimsenin özlük hakları ile oynamadım. Ama ülkenin geldiği durumda kimin kimi neye göre şikayet edeceği, kendini korumak için başkasını şikayet ettiği bir döneme geldi. Ben şunu şöyle açıklıyorum, benim bir çile çekmem gerekiyormuş. Bazı gelişmeler sonrası başarılı olan insanlar ya küstürülüyor ya da yurt dışına beyin göçü dediğimiz olaya zorlanıyor. Ben bu süreci şöyle atlatmaya çalıştım. Ben inançlı bir insanım. Kendime dedim ki, bir sabredeceğim, iki ben kendimden eminim. Ayrıca sosyal bir insanım. İşim gereği çok fazla insanla muhatap oluyorum. Bu nedenle çok kişi ile muhatap olunca yanlış kişilerle de muhatap oluyorsunuz. Bir rektör düşünün genç Türkiye Zirvesi diye bir zirve yaptık. Bir rektör düşünün işi gücü yok tutacak Türkiye’nin her üniversitesinden bir sürü genci İstanbul’a getirecek, onlara sponsor bulacak, bu çocukları ücretsiz getirecek. Bu organizasyonla 1800-2000 öğrenciyi İstanbul’a getireceğiz, devlet erkanı ile bir araya getireceğiz. Her toplantıya 5 bakan gelmiş, hepsi sabah akşam konuşuyor. Yurt dışından da bir sürü çocuk getireceksiniz, paneller yapacaksınız. Buradaki amacımız üniversite öğrencileri ile hem devlet erkanını, hem de büyük şirketleri tanıştırmak. Bir de üniversitelerdeki algıyı değiştirmek. Türkiye’de böyle bir üniversite algısı var. Üniversite eylem yapar, başbakanı taşlar. Çünkü hep onlar gösterilir. Bizim de amacımız şuydu, bunlar üniversitelerdeki öğrencilerin yüzde biri, geri kalan çocuklar böyle değil. İşte esas olan 2500 tane çocuk gelir salona bakanını dinler, enteresan bir şey söyleyeyim size, o salonlarda bakana direkt soru sorma başlattı. Onu da Nihat Zeybekçi başlattı. İlk toplantıya geldi, dedi ki Nihat Bey, “Gençler ben i-pad’ten soru almak istemiyorum, direkt mikrofon alıp soru sorun” dedi. Daha sonra bize kendisi dedi ki, “Beni akşam paneline alın, ben gençlerle 12’ye kadar kalayım” FAZLA ÇALIŞIRSANIZ GÖZE BATARSINIZ Türkiye’de bir başka sıkıntı ise; biraz fazla çalışırsanız, biraz fazla göze batabilirsiniz. Ben bunları devre dışı bırakıyorum. Benim bir olay yaşamam gerekiyordu. Zaten daha sonradan bu durum da aydınlatıldı. Benim için bir örgüte üye falan da demediler zaten. Dedikleri şey şuydu. Bana denilen şey, zamanında iki hoca almışsın ve usulsüzlük olmuş. Orada dikkat çeken durum Fatih Üniversitesi’nden gelmiş olmaları. Ne zaman alınmışlar, 2010’da. O dönemde böyle durumlar var mı? Peki bu hocalar şu anda tutuklu mu? Tabii ki değil. Devletin kurumlarında görevlerini icra etmekteler. Burada bir yanlış anlaşılma var, bu anlaşılmada büyütüldü, bir durumlar oldu ve biz görevimizden ayrıldık. Biz de bunu düşünüyoruz, devlette bunu gördü ve bize dedi ki, tamam senin için haksız bir durum oldu, bak burada da bir sıkıntı var buraya ile ilgilen, bir tecrüben var, bizim orada bir hocaya ihtiyacımız var dediler, o üniversiteyi bir dünya üniversitesi yapmak istiyoruz dediler. Ben de dedim ki biz yurdumuzun her yerinde çalışırız dedik ve kabul ettik. CUMHURBAŞKANIMIZ İLGİLENİYOR - Cumhurbaşkanı tarafından Antalya’ya gönderildiğinizi konuşuluyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile bir tanışıyor musunuz? Zaten devletin hiçbir kurumunda benimle ilgili bir sıkıntı yok ayrıca Sayın Cumhurbaşkanımız bizzat burası ile ilgileniyor. Şahsi bir tanışıklığımız elbette var. Ben kendisine fahri doktora verdim, üniversitemde 3 kez ağırladım. Eşi Emine Hanımefendi’yi 3 kere üniversitemde misafir ettim. TIP FAKÜLTESİNDE KARARLIYIZ - Sağlık turizminin gelişmesi adına tıp fakültesi açmayı hedeflediğinizi söylemiştiniz. Bu konudaki proje hangi aşamadadır? Tıp fakültesi ve sağlık turizmine katkı konularını bir kere kesinlikle yapacağız. Neden yapacağız? Buranın, standart bir Akdeniz Tıp, Çapa Tıp gibi bir tıp fakültesinden ziyade uluslararası öğrenci çekecek bir proje hedefliyoruz. Biz mesela tıp fakültesinde 60 öğrenci okutacağız, para almayacağız. Türkiye’nin ve dünyanın en iyi gençlerini okutalım istiyoruz. Son dönemin en güncel konularını olduğu bir fakülte hedefliyoruz. Genetik araştırma merkezi, estetik, nakil gibi karaciğer, kalp aklınıza gelebilecek tüm nakillerin yapılacağı bir yer hedefliyoruz. Bizim farkımız vakıf olacağımız için şimdi gidin devletin en iyi hastanesine bakın, imkanların özele göre çok eksik olduğunu fark edeceksiniz. Biz de o iyi hocaları alalım, onlardan destek alalım, ekonomik olarak bağımsız olalım, yani devlete bağlı olmayalım. Bir de aslında bu işi 5 yıllık proje. Ama tıp fakültesi ilk etapta inşallah hemen kuracağız, yıl başına kadar biz Lara’yı açabiliriz. YÖK’e müracaatımızı yapıyoruz, bu sene değil ama önümüzdeki sene biz fakülteyi açacağız. Kayıtur’un olduğu bina yüzde 99 bitti sayılır. HEM TATİL, HEM TEDAVİ -Genelde devlet hastaneleri eğitim araştırma hastaneleri olur ama poliklinik hizmeti de verir? Sizin projeniz ne şekilde olacak? Biz biraz daha standarttın farkında bir proje düşünüyoruz. Burada mesela Ömer Özkan var, Ömer Özkan ne yapar nakil yapar, onu kimler bilir, dünya bilir. Biz de veya Orta Doğu’dan birçok kişi gelsin hem tatil yapsın, hem de tedavi olsun. Eleman yetiştirirken de uluslararası kalitede hoca getireceğiz ki, onlarla beraber yetiştirdiğimiz çocuklarda bu işin sürekliliğini getirsin. ŞEHRİN STRETEJİSİ OLMALI Antalya’da bir başka düşündüğümüz bir projede bir çalıştay yapmak var. Burada ANSİAD, MÜSİAD gibi diğer gruplarla da görüşüyorum. Biz burada bir kümelenme projesi gerçekleştirelim. Basını da, diğer grupları da dahil edelim. 100 kişilik bir ekip ile Antalya’nın eksi yönleri ne, artı yönleri ne konuşalım. Valilik’te geçenlerde bir toplantı oldu. Fuarlar, geziler konuşuldu. Ama bizim günü birlik bir durumumuz yok. Haydi Ruslarla kavga ettik ne olacak? Şehrin bir stratejisi olmalı. Bu stratejiyi belirlemek için bir proje hazırlıyoruz. Devlette bu projenin yüzde 50’sini karşılıyor. ANTALYA’YI BİRLİKTE PAZARLAYALIM STK’lar, şirketler, güçlerimizi birleştirelim ve hep beraber dijital ortamda mı bu işi pazarlayacağız? O zaman birlikte yapalım, yani Lara’daki bir oteli değil Antalya’yı pazarlayalım. Yani eksikleri varsa görsellerle bunu destekleyelim. Turist yüzmek için geliyorsa ona Antalya’nın tarihi yerlerini de gösterelim. Akdeniz Üniversitesi’ndeki Teknopark’ta bir şirket var, 3 boyutlu gözlükleri çıkacak. Mesela gelen turiste onu takalım, havalimanından Belek’teki oteline gelene kadar Kaleiçi’ni görsün ve desin ki ben gelecek sene de iki gün Kaleiçi’nde kalayım. Biz şimdi bu projeyi oluşturuyoruz. İnşallah Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı kümelenme projesini açtığında başlayacağız. Biz sağlık turizmi mi yapacağız? Antalya’yı eğitim üssü mü yapacağız? Sanayide mesela fuar turizmine mi yöneleceğiz? Bunlara karar vereceğiz. Zaten marka olan şehirde marka olmanızı anlatan özelliklerini anlatacağız. YURTDIŞINDA GERÇEĞİ ANLATMALIYIZ - O zaman siz bir taraftan sağlık turizmini, diğer taraftan da eğitim turizmini yakalamak istiyorsunuz? Eğitimde çok farklı projelerimiz var. Mesela Türkiye’nin şöyle çok büyük bir sorunu var, mesela siz yurt dışına gidiyorsunuz, sizin vatandaşınız Alman meclisinde sizin savaş verdiğiniz bir terör örgütüne üye. Bu çocuk hayatta Türkiye’ye gelmiş mi? Bu kadar Türkiye’ye neden düşman olmuş? Onu birileri işliyor. O zaman bunun için bir şeyler yapmanız gerekir. O insanlara doğruyu anlatmalısınız. Hollanda’dan öğrenci ve hoca getirmek için bir proje var. Gitti arkadaşlarımız, hocaların neredeyse hepsi ülkemize karşı ön yargılı. Hayatta ülkemizi görmemişler, hepsi ön yargılı. Orada yaşanmaz, Türkiye’de demokrasi yok. Bizim bu algıyı yıkmamız lazım. Ben bu hocaların tamamını buraya davet edeceğim. Gel senin tatilini de ben karşılayacağım. TUBİTAK böyle bir proje yapmıştı, 101 bilim adamını ülkemize 3 gün getirmişti. Geldiler, ben de bilim kurulundaydım. Panelde konuşmacıyım. Bir konuşmacı çıktı ve Türkiye’deki üniversitelerle ilgili bir konuşma yaptı. Amerika’da ünlü bir prof adamın anlattığı şeylerin hiçbiri Türkiye’de yok. 30 sene önceki Türkiye’si. Bugün Ardahan’daki ya da doğudaki üniversitelere gittim. Hiçbiri öyle değil. Şimdi Muş’a gidin, fiziksel alt yapı olarak Amerika’daki çoğu üniversiteden iyi. Çıktım dedim, ya hocam sizin anlattığınız Türkiye 30 sene öncesinde kaldı. Bizim üniversitelerimizde artık çoğu üniversiteden iyi. Almanya’nın telekomundan çok daha iyiyiz şu anda. Ama bizim insanımız ülkemizi metrosu olmayan, köprü yapamayan, alt yapı yapamayan şeklinde biliyor. Bu durumda bizim kabahatimiz yok mu? Elbette var, biz o insanları buraya getirmiyoruz. HALK ÜNİVERSİTELERDEN UZAK - Antalya’da tek uluslararası üniversite sizsiniz, bu bağlamda marka şehir hem de marka üniversite olmak için bir de kentle bütünleşmek için yapacağınız projeleriniz var mı? Halk üniversitelerden uzak. Tel örgüyle bağlı, içerisinde neyin olduğu bilinmeyen, eylemlerin olduğu yerler gibi algılanıyor. Biz onu İstanbul’da yıkmak için Esenler Belediyesi ile birlikte organizasyonlar yaptık. Birincisi esnaf üniversitesi projesi. Tüm esnafı eğitimden geçirdik. Şoförlere iletişim eğitimi, nezaket eğitimi verdik. 500 tesnafı getirdik üniversiteye kantinlerde oturttuk, amfilere oturdu, cübbe giydi, sertifika aldı. Ardından anne üniversitesi yaptık. Anne üniversitesinin diploma törenine Emine Erdoğan hanımefendi geldi, kendisi çok beğendi, çünkü nine de var, genç kız da var, mini eteklisi de var, çarşaflısı da var. Bir aylık bir eğitimdi. Emine Erdoğan Hanımefendi bu durumu çok beğenince Melih Gökçek ile paylaşmış, Melih Bey de Gazi Üniversitesi’nin rektörünü aramış, rektör bey beni aradı biz programı onlarla paylaştık. MUHTARLAR KILCAL DAMARLAR Biz bu projeleri toplumla bir araya gelmek için yaptık. Mesela burada bir planım var, cumhurbaşkanımızın yaptığı belki de en güzel projelerden biri muhtarlar projesi. Muhtarlar devletin en kılcal damarları. Bizler de valilikle, STK’larla konuşalım. Muhtarlıklar sonuçta insanla en çok temas eden kurum. Onların hepsine bir 40 saatlik iletişim eğitimi verelim. BU EKİPLE OLUR -Birçok projeniz var ema bir de ekip oluşturmaya çalışıyorsunuz. Teklif ettiğinizde Uluslararası Antalya Üniversitesi’ne algıdan dolayı gelmek istemeyen oluyor mu? Şu anda hedeflediğim kadroyu kurmak içi çalışmalarım devam ediyor. Çünkü iş ekiple olur. Ben Yıldız’da bir şey yaptıysam ekibim ile yaptım. 5 kişilik bir ekibim vardı. İyi yöneticiler getirip, bir ekip oluşturulmalı. Çok yanlış insanlarla da çalıştık, bunu zamanla fark ediyoruz. Maalesef bizim ülkenin de böyle bir durumu var. YÖK’TEN ONAY ALDIK Tıp Fakültesi dışında yeni fakülteler de açmayı düşünüyor musunuz? Bizim bugün YÖK’ten gastronomi ve mutfak Sanatları bölümümüz için onay geçti. Bu sene oraya öğrenci alabileceğiz. Makine mühendisliği için müracaat etmiştik ama Türkiye’deki makine mühendisliği bölümleri doluluk oranında yüzde 80’in altında olduğu için bir şartla izin veriliyor. 2 yıl boyunca alacağın tüm öğrencileri ücretsiz okutma şartı. Biz okuturuz dedik. En çok talep gören 10 MYO açılması için başvuruda bulunduk. O da izin verildi. Sağlık ile ilgili tutulan 10 bölüm açacağız. Ülke ihtiyacına göre. Öncelikle tıp arkasından sağlık MYO’su açalım ekip hep birlikte çalışsın. YETER Kİ SAMİMİYET OLSUN Gastronomiye öncelik vermeniz turizm kenti Antalya’ya bir hizmet mi? Bizim turizm fakültemiz var, burada turizm bölümümüz var. Başka ne olabilir diye düşündük Gastronomi olabilir. Mutfak sanatları üzerine uzman bir eğitim açmak istedik. Uluslararası hocalar getirme hedefindeyiz. Yine ilahiyat fakültesi le ilgili bir düşüncemiz var. Türkiye’de İlahiyat Fakülteleri çok sıkıntılı. Bizim amacımız yetiştireceğimiz öğrenci 30-40 tolsun, İngilizce bilsin, Almanca bilsin zaten Arapça biliyor olması gerek ve dinimizi doğru dürüst öğretsin. Ülkemiz aleyhine çalışmasın. Bunlar için de ekip lazım. Ben şunu diyorum bugüne kadar ben çok iş yaptım, 1500 öğrenciyi Kızılay ile birlikte Çanakkale’ye götürdüm. Türkiye’nin her tarafında aynı anda kan verme kampanyasını gerçekleştirdik. Bir günde 5 bin ünite kan topladık. Eğer sizin niyetiniz iyi olur, projenizi de niçin nasıl yaptığınızı bilirseniz, devletin, STK’ların hepsinden destek almanız mümkün. Bir kapı açılıyor ve hiç beklemediğiniz kişiler de bir anda size yardım etmeye başlıyor. Yeter ki niyet ve samimiyet iyi olsun. Biz burada da Kızılay’la görüştük, belki 18 Mart’ta 2500 ünite kan toplayalım diyoruz, belki 19 Mayıs’ta yapabiliriz. REKOR KIRALIM İSTİYORUM Akdeniz Üniversitesi, biz, ANSİAD’la görüşüyorum. Her yere kan ünitelerini kuracağız, bir günde 2500 kan toplayalım ve Türkiye rekorunu kıralım. Yıldız’da biz bunu yaptık 1800’de kaldık. Şimdi üniversitemizde butik açtık mesela, ihtiyaç sahibi çocuklar için. İlk olarak tekstilcilerden bir şeyler alalım, ihtiyaç sahiplerine verelim derken baktım iş büyüdü Ercan Bey var Kızılay’da dedik bir yer açalım mağazalar açmaya başladık. Ayda 5 ürün alma hakkı var. Bu kampanya öyle büyüdü ki, depo doldu biz de Karaköy’de açtık. Ardahan’da açtık. Burası 20’inci oldu. Evet bizim öğrencilerin çok ihtiyacı yok ama hedefim liseleri çağırmak, müdürlerine söyleyip ihtiyacı olan çocukların, öğrencileri rencide etmeden ihtiyaçlarını gidersin. 20 üniversitede hiçbir kıyafet sıkıntısı yok.
ÖNCELİĞİMİZ ÜNİVERSİTE - Üniversitenizin şu maddi durumu nedir? Projeleriniz için maddi desteği ihtiyacınız var mı? Hastane ve tıp fakültesi çok ciddi bir para gerektiren bir yatırım. Bunla ilgili düşüncelerimiz var, zaman içerisinde sizlerle de paylaşırız. Ama sonuçta bizim bir mütevelli heyetimiz var, bu ekipte de şehrin önemli insanları var. Bizim üniversitemizin geçmişinde çok büyük sıkıntılar var. Ama şimdi bir potansiyel var, ekonomik güç var bunu hayra çevirebiliriz. Kendi bölgesi var, arsası var, oteli var. Gerçi 20 sene sonra kazandırılacak ama… Ben o konuda işin dışındayım tabi ancak o kadar büyütülecek bir mevzu yok. Mesela ben de Teknopark’ta bir anlaşma yapıyorum, diyorum sen bu inşaatı yap arkadaş, yarısını sen kullan, yarısını ben kullanayım gibi projeler yaptım. Bu üniversite için de sözleşmeyi yapanlar 20 sene karşılığında bir otel yapıyor. Bunun yasal prosedürü şöyle, bu otel kaç para, şu kadar. 20 yıl sonra bu otel vakfa devredilecek. Bunun karşısında şöyle bir anlaşma yapmışlar, otel 20 yıl sonra bize geçiyor. Tabii 20 yıl çok uzun bir süre, bize neler yapacak bize bina ve meslek yüksek okulu yapacak. Bunu da yüklenici firma yapacak, üniversiteye hediye edecek. Şu anda da zaten uygulama oteli olarak kullanılıyor. Peki orada bir okul olur mu derseniz, bence olmaz. Yaşam alanı değil, şehre uzak bir yer. Çocuk orada nerede kalacak? Hayatını nasıl geçirecek? 8 ay orada durulmaz. Mesela Bahçeşehir… Bahçeşehir de kampüs kurdu kimse ilgi göstermedi, Beşiktaş’a geldi tıklım tıklım doldu. Işık Üniversitesi Şile’de kampüs kurdu ama kimse gitmiyor. Dolayısıyla şehrin dışında MYO olması iyi bir düşünce değildir. Biz de arkadaşlara dedik, orada yapacağınız binayı gelin bizim kampüse yapın dedik, ayrıca bize 18 milyon dolarda bağış yapmışlar bunların makbuzları, her şeyleri biz de mevcut. Yap işlet devret ile. Bunu sorgulayabilirsiniz evet daha iyi bir şekilde verilebilir miydi, belki verilebilirdi. O zamanki şartlar böyle değildi. Daha kötüye de verilebilirdi. Bizim artık yapacağımız iş bu durumu üniversitenin lehine nasıl dönüştürebiliriz? Şimdi bir arkadaşlarla da konuşuyoruz, kafamızda farklı projelerde var. Hızlandırma niyetinde alternatifler düşünüyoruz. Arkada 140 dönüm bir yer var, buraya sağlık turizmi düşünüyoruz. HEP BİRLİKTE ÇALIŞALIM Antalya size beklentilerini iletti. Peki sizin Antalya’dan beklentileriniz nelerdir? Ben şuana kadar STK’larla, devlet erkanı ile çok iyi bir iletişim içindeyim. OSB’nin toplantısındaydım Ali Bahar ile çok güzel iletişimiz var. Ön yargılı olmadan yaklaşalım. Gelin bir üniversitemizi görün, hep birlikte çalışalım.